Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tutkuya ve Tutsaklığa Öyküler

Tutkuya ve Tutsaklığa Öyküler Her kitap bir yolculuktur ve okur, kitabın kapağını açtığı an hazırdır sayfalar arasındaki yolculuğa. Kapakla başlayan selamlaşmanın ardından daha ilk cümlelerde arar, sabırsızca yolculuğun ipuçlarını. Okuma isteğini kamçılayan kelime oyunları ve zihnini gıdıklayan metaforlar karşısına çıkmaya başladıkça hızlanır. Dışardan bakanların bile fark edebileceği sahne geçişleri yaşanır yüzünde. Her yeni sayfa bir sonrakini çağırır heyecanla, ayrı tatlar bırakarak damağında. Gözler, ellerden önce sayfa çevirme telaşına kapılır. Okuma tutkunları için her iyi kitap böyledir, üç aşağı beş yukarı. Sizin de tanışmanızı istediğim bu kitap, Tutsaklığın Üç Hali, diğerlerinde olmayan bir “Tuhaf Hikâye” ile karşıladı beni. Bir okuma serüveni olacağını düşünürken yazmaya dair öyle çarpıcı bir öyküyle başlıyor ki okumayı bırakıp yazası geliyor insanın. “Yazdıkça tüm sıkıntısı kayboluyordu.” [1]diyerek hem imrendiriyor yazdığına, hem de cesaretlendiriyor yazmaya. Bir sonraki ö...

Ahmet Karadağ’dan “Tutsaklığın Üç Hali”

  Ahmet Karadağ’dan “Tutsaklığın Üç Hali” | Mehmet Akif Çeçen Ahmet Karadağ’ın yıllardır çeşitli edebiyat-sanat dergilerinde okuduğumuz öykülerinin bir kısmı geçen yıl bu zamanlar kitaplaşarak “Tutsaklığın Üç Hali” adıyla basıldı. Her öykü bağımsız bir metin olarak kendi düzleminde bir evren kabul edilse de belirli temalardaki öyküler bir arada ayrıca bir anlam kazandığı için öykülerin kitap hâline gelmiş olması önemli ve sevindirici. Tutsaklığın Üç Hali, üç bölümden oluşuyor, Vay, Ken’t ve Kıssa. Vay’daki ilk öykü olan Dr. Ahmet K.’nın Tuhaf Hikâyesi’nde anlatıcının yazma serüvenine başlama neden’i (why?) anlatılıyor. Aslında bu neden birçok yazarın ortak duygularını ifade eden, Sait Faik’ten yapılan alıntıyla desteklenen “yazmasam deli olacaktım” durumu, içindekileri paylaşma gereksinimi.  Kırkıncı yaş gününde tuhaf bir biçimde yazma isteğiyle uyanan anlatıcıda Ahmet Karadağ’ın hayatından kesitler bulunduğunu kestirmek zor olmuyor. Zaten kendisi de kitabın girişindeki öz geç...

Yirmi dokuz yıldır içeride olan bir şairin mırıldandıklarıdır...

Yirmi dokuz yıldır içeride olan bir şairin mırıldandıklarıdır... Şair İlhan Sami Çomak'a ve nicelerine... Tam yirmi dokuz yıl oldu, bembeyaz duvağını giyerek çiçeğe durmuş bir kiraz ağacı görmeyeli, bir tayı annesinin arkasından sarsak sarsak yürürken izlemeyeli, yeni emmiş bir bebeciğin süt ve umut kokan ağzını koklamayalı, kantin gününde alınmış bir maydanoz demetinin arasına her nasılsa karışmış bir dal gelincik dışında çiçek görmeyeli, bir Haziran ikindisinde altına örtü serilmiş ceviz ağacının gölgesine sere serpe yatıp gökyüzünü, bulutları, turnaları izlemeyeli tam yirmi dokuz yıl oldu. Annemin ya da sevgilimin pişirdiği karnıyarığı mutfaktaki bir ayağı biraz kısa olduğu için altına kâğıt sıkıştırdığımız tahta masamızda, kar beyazı porselen bir tabakta yemeyeli, bir otobüs durağına sığınıp ansızın bastıran kırkikindi yağmurundan tatlı bir telaşla kaçışanları mutlulukla izlemeyeli, su mavisi fayanslarla kaplı, beyaz sabun ve temizlik kokan bir banyoda yıkanmayalı, çıplak ayakl...