Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Sürgünlük Yurdu Olarak Dünya – SÜR/GÜNLÜK 1- Ahmet Karadağ

Veveya edebiyat sitesi genel yayın yönetmeni sevgili Ercan y Yılmaz’dan “ayda bir edebiyatla ilgili köşe yazıları yazar mısın” teklifi geldiğinde sevindiğim kadar endişe de ettim. Sevindim, çünkü böyle nitelikli bir edebiyat sitesinde köşe yazısı yazmak, birbirinden değerli birçok yazar ve şairle köşedaş olmak büyük bir onur olacaktı benim için. Endişemin sebebi ise, belli bir periyodda yazı yazmanın zorluğu kadar, aynı zamanda doğallıktan uzak, zorlama yazılar yazmayla neticelenebilecek risklere sahip olmasıydı. Her ne kadar neredeyse ayda iki kez matbu ya da dijital ortamlarda edebiyatla ilgili yazılar yazsam da içimden geldiği gibi ve geldiği zamanda yazmak bana bir serbestlik kazandırıyordu. Ama ilk kez artık yetiştirmek zorunda olduğum, miadı olan yazılar yazacaktım. Bu zor bir şey olacak ama üstesinden gelmeye çalışacağım. Gerçi ben de birçok yazar gibi ilham perilerinin varlığına inanmam. İlham perileri gelse de yazsam diye bekleyen, gelmeyince de bir türlü yazamayanlardan değil...

Şule Gürbüz’den Ne Beklemekteyizdir?

  Şule Gürbüz’den Ne Beklemekteyizdir? Farklı edebiyat sitelerinde ve sosyal medyada yazılarımı takip edenler benim ne denli iflah olmaz bir Şule Gürbüz hayranı olduğumu yakinen biliyordur. “‘Kıyamet Emeklisi’ Üzerine Dağınık Düşünceler”[1] başlıklı yazımda Şule Gürbüz’ün yazarlığına olan hayranlığımın gerekçelerini de uzun uzadıya açıklamıştım. Birazdan söyleyeceklerim daha da iyi anlaşılsın diye tekrar vurgulamak isterim ki, bana göre Şule Gürbüz yaşayan yazarlarımız arasında en iyilerden biri, hatta belki de en iyisidir.   Şule Gürbüz, edebiyat okurlarının iyi bildiği üzere görünür olmayı sevmeyen, bunu bilinçli bir tercih olarak da uzun süredir devam ettiren münzevi bir yazar. Otuz yılı aşkın bir süredir edebiyatın içinde olan ünlü bir yazarla sözlü ya da görüntülü olarak yapılmış program sayısının bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olması bu münzeviliğinin boyutlarını daha iyi anlatır sanırım.   Uzun yıllardır kendisini göremez, sesini duyamazken geç...

Yeni Öykü Kitabım

  “Bir apartman burası... Ankara’nın Cumhuriyet kadar yorgun bir semtinde, nice darbeler, ayaklanmalar, sıkıyönetimler, ölümler, cinayetler, faili meçhuller görmüş, yıllar boyu en pespaye eğlence mekânlarına, sefil öğrenci evlerine nazlanmadan gönlünü açmış Cebeci’de, eski, köhne, karanlık bir apartman. Teknik Üniversite yıllarında şiirle uğraşmış ve yaz gecelerinin birinde, Boğaz’ı gören küçük bir meyhanede şair arkadaşlarıyla demlenen Edip Cansever’le tanışarak sohbetini, kendi ağzından “Dirlik Düzenlik” şiirini okuyuşunu dinlemiş olan yaşlı müteahhidin, artık hayatının hiçbir yerinde olmayan şiire ve tam da o yıllarda yaşadığı karşılık görmemiş aşklara duyduğu özlemi azaltma çabası mıydı, yoksa arsa sahibi Konyalı eczacının, ileride oturacak sakinleri hır gür çıkarmasınlar diye bir temenni ve duası mıydı bilinmez, adına Dirlik Düzenlik Apartmanı denilmiş.” Ahmet Karadağ bu ikinci öykü kitabında, Dirlik Düzenlik Apartmanı’nın farklı katlarındaki altı kahramanı aracılığıyla okurla...