Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İyi Gün Dostlarına Övgü

  Yaşam yeknesak bir halde dümdüz seyretmez hiçbir zaman. İnişler, çıkışlar, savruluşlar ve dönüşler vardır daima. Düz giden bir hayat yaşanmıyor demektir. Kalp grafisinde bile düz çizgi ölümün işaretidir. Yaşamdaki bu inişler ve çıkışlar aynı zamanda dostlukların test edildiği dönemlerdir. Denilir ki, dost kötü günde belli olur, düştüğünüzde yanınızda olanlar, ayağa kaldıramıyorsa bile yanınıza yatanlar gerçek dostlardır. Hatta bir dostun vefasızlığının altını çizmek için ondan “iyi gün dostu” diye bahsedilir. Aldatılmış olmanın öfkesiyle “İyi günün dostu zor günde haney” diye imalı türküler yapılır. Paris’te yapayalnız ölen Ahmet Kaya’nın sitemi gibi “Bu şarkımı söylerken, benim Türkiye’de yaşadığım çok zor hapis günlerinde bir merhabasını istediğim, fakat o merhabayı benden esirgeyen, ulusal anlamda bu kaderi paylaştığım bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma ince bir sitemdir” denir. Ama ben de derim ki dost asıl kötü günde değil iyi günde belli olur. Çünkü düşene yardım etmek dostl...

Ahmet Karadağ: “Önemli olan, anlatacak güzel bir hikâyenizin olması ve bu hikâyenin en güzel edebi biçemde anlatılmasıdır.”

  Söyleşi: Üzeyir Karahasanoğlu Ahmet Karadağ’ı 2022’de yayımlanan ilk kitabı Tutsaklığın Üç Hali’ndeki öyküleriyle ve edebiyat bağlantılı yazılarıyla tanıdım. İster öykücü, romancı ister şair olsun, bir edebiyat insanının yazdığı türe, sanata, hayata dair kafa yormasını, düşünce üretmesini çok değerli buluyorum. Dolayısıyla Ahmet Karadağ düşünce çoraklığımızın ortasında gayet çalışkan, işleyen bir kalem. Üstelik yakın zamanda yeni kitabı Dirlik Düzenlik Apartmanı’nı da yayımladı. Kendisiyle son kitabı üzerine konuştuk: İki yıl öncesine değin edebiyat dünyası Ahmet Karadağ’ı tanımıyorken şimdi iki kitap ve çeşitli mecralarda çok sayıda yazı yayımlamış bir yazar olarak biliniyor. Ansızın fışkıran yer altı suyu gibi. Bunu “yılların birikimi” diye açıklayabilir miyiz? Estağfurullah, iltifatlarınız için teşekkür ederim ama “yılların birikimi”, “yazar” gibi sözler benim durumumu anlatan sözler değil. Haklısınız, yaklaşık iki yıldır eser veriyorum ama bunu ancak eskilerin vakt-i merhun d...

Hapishane Defterleri

  Uzun yıllardır esarette olan Selçuk Kozağaçlı yaklaşık bir aydır Silivri Kapalı Cezaevi'nden yazdığı yazıları avukatları aracılığı ile Hapishane Defterleri adını verdiği blog sitesinde (selcukkozagacli.net.tr) adresinden bizimle paylaşıyor. Bilmiyorum ne kadar fark edildi bu yazılar ve ne kadar okunuyor? Vinyet, Denemeler, Savunma ve İnayet alt başlıklarında yazdığı bu yazılar sadece hukuki açıdan değil edebi açıdan da üst düzey yazılar. Hapishanede yazı yazmak zordur gerçekten. Yazı yazmak için gereken en temel ihtiyaçlardan bile zaman zaman yoksun olabilir mahpus. Kalem, defter bulmak bile imkânsız hale gelebilir. En zoru da kitaba ulaşmaktır. Yazınızda bir şiirden bahsedeceksinizdir mesela, aklınızda o şiirin belki yarım yamalak mısraları vardır ama tam hatırlayamıyorsunuzdur. Google’dan bakmak gibi bir şansınız yoktur, değil internet bazen ketıl bile yasaktır koğuşta. İşte o kitaba ulaşmanız ve yazınızı tamamlamanız ayları bulur. Yazmaktan daha da zoru bu yazıları yazıldığı ş...

On Par’etmeyen Aşk – SÜR/GÜNLÜK 3

Taş plak kayıtta, o siyah beyaz görüntüler eşliğinde ne güzel söyler Âşık Veysel Usta; “Güzelliğin on par’etmez/Bu bendeki âşk olmasa/Eğlenecek yer bulamaz/Gönlümdeki köşk olmasa.” Gözlerindeki karanlıktan yayılan ışık gönlümüzü aydınlatır, içimiz titrer dinlerken, bu derin sözler büyüler hepimizi. Ama büyük bir yanılgı içindedir büyük Usta. Tam tersine güzelliktir aslolan, bütün aşklar güzellikten doğar. Güzellik olmazsa aşk on par’etmez. Güzellik olmazsa aşk olmaz çünkü. Aşktan cinlenen Kays’ı çöllere düşürüp Mecnun yapan o kara kuru Leyla’daki kimselerin göremediği güzelliktir. Pervaneyi çılgın gibi ateşe koşturan şey de ateşin kızıl güzelliğidir. Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün, seherde beyaz gülün güzelliğini gonca gonca açılırken yakından izleyebilmek için dikeninden batan kanlarla, o beyaz gülü al kırmızı yaparken bülbülün keyfine diyecek yoktur. Kan revan içinde kalsa da gülün karşısında on par’etmez hisseder kendisini. Aşk on par’etmez güzellik olmazsa. Güzellik olmazsa...

Okunmayan Yazara Teselliler

  Tüm yazarlar yazdıklarını başkaları okusun diye yazar. Market listesi, kişinin kendisi için çoğu kez avuç içine yazdığı, “Evlilik Yıldönümümüzü Bu Sefer Unutma!” gibi küçük hatırlatmalar dışında edebi olmayan metinler bile başkası okusun diye yazılmıştır. Sümer tabletleri, okul ödevleri, mektuplar, mezar taşları, hatta günlükler, Mars’ta bir kayaya ya da Antarktika’da bir buzul üzerine yazılanlar bile başkasına yazılmıştır. Yazmak başkası hedeflenerek yürütülen bir eylemdir. Yazı varoluşu gereği okunmak ister. Yazdıklarını kendisinden sonra yakması sözüyle arkadaşı Max Brod’a a veren –ama iyi ki de aldatılan– Kafka bile içten içe okunmak istemiştir. Yazdıklarının gerçekten okunmasını istemeseydi, bu işi kendisi hallederdi. Bir kibrit alevine ve bir şömineye bakardı her şey. Tarihte okunmamak için yazan hiçbir edebiyatçı yoktur. En mahrem anıların yazıldığı, kilitli çekmecelerde saklanan günlüklerde bile muhatabın birinci tekil şahıs değil, bir gün onu okuyacağından emin olunan üç...