Yukarıdaki başlık okuru sıkıcı bir edebiyat yazısına çekmek için oltanın ucuna takılan yem başlıklardan biri değil, sizi temin ederim. Konu tam da Ronaldo ve Messi ile ilgili. Ama biraz sabredin, bu konuya birazdan geleceğim. Ondan önce biraz edebiyat konuşalım.
Birçok okurda hayran olduğu yazarı yakından tanıma büyük bir hayal kırıklığına yol açar. Yazarın eserlerindeki yücelik ve aşkınlıkla yaşamındaki basitliğin, hatta biraz daha abartalım müptezelliğin uyumsuzluğu okurda “keşke yazarı hiç tanımasaydım” pişmanlığı oluşturur. Vadideki Zambak gibi dünyanın en iyi aşk romanlarından birinin yazarı olan Balzac’ın huysuz, karısına kötü davranan, künt biri olduğu öğrenmek üzer okuru.
Denizin maviliğini, balıkların özgürlüğünü, Bodrum’un gökyüzünü belki de ondan daha iyi kimse yazmamış olan Halikarnas Balıkçısı’nın aile içi bir kavgada babasını silahla öldürmüş olduğunu öğrenen kimi okur, yazardan soğur, hatta edebiyattan bile. Edebiyatı biraz eşeleyince katillere, hırsızlara, kumarbazlara, dolandırıcılara, kadın düşmanlarına, sarhoşken araba kullanarak insanları ezip kaçanlara rastlamak kaçınılmazdır.
Okurun hayal kırıklığının bir başka boyutu daha vardır. Ülkesi cehenneme dönmüşken, kırk yıldır anneler cumartesi günleri kaybolan çocuklarını ararken, depremlerle, yıkılan, yanan otellerle, çocuk ve kadın cinayetleriyle ülke karanlık günler yaşarken sevdiği yazarın sessizliği helak eder okuyucuyu. Eserlerinde bahsedemiyorsa bile hiç olmazsa sosyal medyadan iki çift lafı olsun ister bu karanlığa.
Okur bunu bekler de yazarın gerçekten okuruna karşı böyle bir görevi var mıdır? Yazar kaliteli edebiyat üreterek zaten okuruna karşı görevini yapmıyor mudur, daha ne istiyordur okur? Sanatını siyasetle kirletmek istememesi doğal bir hak değil midir? Siyaset gelip geçici, kalıcı olan sanat değil midir? Hem bugünün mazlum ve mağdurları yarının zalimleri olmayacak mıdır, o halde kendini parçalamasına ne gerek vardır? Ayrıca konuşan, sesini çıkaran soluğu zindanda aldığı için göz göre kendini tehlikeye atmak aptallık değil midir?
Şimdi asıl konumuza gelelim, Ronaldo ve Messi’ye. Futbol hepimizi rahatlatan bir konudur çünkü, hem de hakkında konuşmak kimse için risk içermez. Neden Messi çok daha iyi bir futbolcuyken Ronaldo daha çok sevilir sorusuna herkesin bir cevabı, kimilerinin de nerden çıkarıyorsun itirazı olacaktır. Ronaldo’yu daha çok seviyoruz, çünkü Ronaldo sadece futbolcu değil aynı zamanda bir aktivisttir. Filistin ve Suriye konusunda harekete geçmiştir. Dünyadaki güçlü Yahudi lobisini göz önünde bulundurduğumuzda Filistin’e destek olmanın bir bedeli vardır. Hele ki Ronaldo gibi sosyal medyada bir milyar takipçiye sahip dünyanın en etkili figürlerinden birisiyseniz Yahudi lobisinin hışmına uğramak kaçınılmazdır. Sonuç itibariyle Ronaldo sanatına (futbola) siyaseti karıştırmasa da, sanatını icra etmediği saha dışında aktif rol almaktan kaçınmamıştır.
Bir yazardan da bunu beklemeye hakkımız var mıdır? Saha içinde (yazdığı metinlerde) olmasa bile, saha dışında (söyleşilerde, sosyal medyada, başka iletişim kanallarında) haksızlığa, zulme söyleyeceği şeyler var mıdır? Yazarlar da elbette ki sanatlarına siyaset karıştırmayabilirler, belki zaten anlatılan metnin doğası da buna uygun olmayabilir. Eğer bir çocuk kitabı yazıyorsanız, bahardan, nehirlerden, papatyalardan bahsediyorsanız cezaevindeki hak ihlallerinden bahsetmek metnin bağlamına uygun düşmeyecektir. Ama başka bir şekilde bundan bahsedebilir yazar. Çünkü yazar normal insanlardan daha kolay bir şekilde halklara mesajını iletebilir. Eserinde bahsetmese bile sosyal medyadan, edebiyat dışında yazılar yayımladığı blogundan, görsel ya da yazılı medyadaki söyleşilerinden bu konulara değinebilir.
Yine de son kertede bir tercih söz konusudur. Bu tercih Messi’nin ya da Ronaldo’nun tercihi gibidir. Birisi susmayı diğeri konuşmayı seçmiştir. Kimin daha insani veya vicdani bir tercih yaptığını zaman gösterecektir.
Konuşmak, yazmak bedel ödemeyi gerektirebilir çünkü. Yahudi olmasa da Yahudi katliamı yapılırken sarı yıldız takmanın, Müslüman ve Arap olmasa da Gazze’de katliam yapılırken Filistin bayraklı rozet takmanın bir bedeli olur çünkü. Bu bedel bazen zindanla, bazen sürgünle hatta bazen ölümle ödenir.
Yeryüzünün en erdemli davranışının başkasına acısına ses çıkarmak olduğunu düşünüyorum. İnsanın kendi acısına ses çıkarması bir erdem değil bir zorunluluktur. Karışmazsa kazançlı çıkacağı durumlarda, kendisini hiç etkilemeyen durumlarda, başkalarının acılarına ses çıkarmak sadece bir yazar için değil her insan için en soylu erdemdir.
Ronaldo mu Messi mi? Ronaldo tabi ki. O saha dışının da kralıdır.
https://mahaledebiyat.com/e-dergi-2-sayi/
Yorumlar