Ana içeriğe atla

"TUTSAKLIĞIN ÜÇ HALİ" YENİ KAPAĞI VE İKİNCİ BASKISIYLA TEKRAR YAYIMLANDI



Arka Kapaktan: 

Ahmet Karadağ ilk kitabının gözden geçirilmiş bu yeni baskısında bizi tutsaklığın türlü halleriyle tekrar buluşturuyor. Taşradan metropollere, idam sehpalarından tecrit hücrelerine, huzurevlerinden tren istasyonlarına uzanan çok geniş bir yelpazede sıradan insanların sıradışı öykülerine hepimizi ortak ediyor. Öykülerinde yüzleri git gide silikleşen insanların çok net fotoğraflarını çekiyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Parşömen Fanzin 2024 Edebiyat Soruşturması: Ahmet Karadağ

  2024 yılında yayımlanan kitaplardan beğendiklerinizi, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız? Bu sene yerli edebiyat açısından verimli bir yıldı. Eminim henüz okumadıklarım arasında birçok başka güzel kitap da vardır ama okuduklarım arasında beğendiklerim bir sıralama olmaksızın şöyle: Yanımda Kal (Eylem Ata): Siyasetin edebiyattan git gide uzaklaştığı bu günlerde “hayata dönüş” operasyonları gibi politik konuları edebiyatın büyüsü içinde anlatmadaki ustalığı nedeniyle. Çığlıkta Arşe (Gönül Demircioğlu): Yepyeni bir şiir dili oluşturma çabası nedeniyle. Meryem’in Çiçekleri (Abdullah Ataşçı): Osmanlı’nın yıkılışı döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birlikte yaşayan Kürt-Ermeni-Türk köylerinin birbirleriyle ve devletle olan çatışmalarını anlatmadaki başarısı nedeniyle. Billur Örüntüler (Rıdvan Hatun): Öyküde yeni bir dil geliştirme çabası nedeniyle. Yazınsal Tutkunun Peşinde (Şirvan Erciyes): Bir taraftan roman eleştirileri yaparken bir taraftan da ni...

LLOSA’NIN SALÂSI OKUNDU MU?

  Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa 13 Nisan 2025’te öldüğünde X hesabımdan “Perulu yazar Mario Vargas Llosa dün hayata ve edebiyata veda etmiş. Ben onu müthiş romanı " Hınzır Kız" ile anmaya ve sevmeye devam edeceğim,” şeklinde bir mesaj yazmıştım (https://x.com/ahmetkaradag_06/status/1911676205905952819). Mesajımdan kısa bir süre sonra genç şair dostum Vasfettin Yağız arayarak mesajdaki düşüncelerime katılmadığını söyledi. “Yazarlar ve şairler ölseler bile edebiyata veda etmezler, eserleri okundukça yaşamaya devam ederler, bu nedenle Llosa ölmedi,” dedi. Haklı olduğunu söyledim ama bu konuyla ilgili biraz daha farklı düşünmekte olduğumu da ilave ettim. Aslında tam da yazarın doğduğu topraklara ait ve tüm Güney Amerika coğrafyasında yaygın olan bir kültür bizim sevgili Vasfettin’le konuştuğumuz konuyla ilgili. O geniş coğrafyada kutlanılan Dia de Muertos (Ölüler Günü) insanın öldükten sonra asıl ne zaman öleceği konusuyla doğrudan ilişkili. Bu eski Aztek inanışına göre g...

Her şeye rağmen edebiyat mı?

  Geçen haftalarda yazdığım bir tweet nedeniyle eski bir tartışmayı fitillemiş oldum. Epeyce bir tepki de aldım. O tweet’i yazarken sosyal medyanın doğasının ve özellikle de Twitter ortamının bu tür şeylere bağışık olmayı gerektirdiğinin farkındaydım. Zaten sosyal medyada linç edilmeye epeyce alışığım. Ama yine de kendimi orada yazdığım şeyleri söylemek zorunda hissettim. Bir kez daha söyleyeceğim. 2 Ekim 2024 tarihinde Twitter’da, “Şuna inanıyorum ki edebiyat dünyasında bazı şeyler sadece sözde. En solcu benim diyen edebiyatçılar bile GYY ‘Ben faşistim ulan var mı diyeceğiniz,’ diyen bir yayınevinden çıkan öykü kitaplarını öve öve, tanıta tanıta bitiremiyorlar…” diye yazmıştım. Bu tutarsızlığa kızmıştım. Ardından Parşömen’de Emirhan Mutlu “Nerede o eski tartışmalar” başlıklı yazısında bu konuya değindi. “Karadağ bu yazıda solcu olduğunu iddia eden yazarların genel yayın yönetmeninin faşist olmakla övündüğü bir yayınevinden çıkan kitabı tanıtıp övmelerini tutarsız bulduğunu söylüyo...