Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sığ Okurun Yanındayım

  Bundan birkaç yıl önce dört beş yaşlarındaki bir hastamı muayene edip reçetesini yazdığımda hastamın annesi, “Doktor bey, sizce kızım ne zaman iyileşir, birkaç gün sonra bir konserim var ve Ankara dışına çıkmak zorunda kalacağım,” diye sorması üzerine kadının devlet opera sanatçısı olduğunu öğrendim. Laf lafı açınca opera sanatçısı hasta yakınım, doktorların da genelde sanata yatkınlıkları olduğunu söyleyerek ne çeşit müzikler dinlediğimi sordu. Hazırlıksız olduğum bir anda en zayıf olduğum konudan çıkan bu soru afallattı beni, söyleyip söylememe konusunda tereddüt yaşadım, sonra ağzımdan utanarak, “Doksanlar popu” lafı çıkıverdi. O anda kadıncağızın yüzünde oluşan hayal kırıklığını görmeliydiniz. Tıpkı Kürt olamayacak kadar iyi olduğu düşünülen birine nereli olduğu sorulup Hakkâri cevabı alındığında yaşanan hayal kırıklığında ağızdan çıkıveren, senden beklemezdim ama buna da yapacak bir şey yok anlamına gelen o korkunç söz dökülüverdi kadının ağzından “Olsun”, dedi büyük bir hoş...
En son yayınlar

"TUTSAKLIĞIN ÜÇ HALİ" YENİ KAPAĞI VE İKİNCİ BASKISIYLA TEKRAR YAYIMLANDI

Arka Kapaktan:  Ahmet Karadağ ilk kitabının gözden geçirilmiş bu yeni baskısında bizi tutsaklığın türlü halleriyle tekrar buluşturuyor. Taşradan metropollere, idam sehpalarından tecrit hücrelerine, huzurevlerinden tren istasyonlarına uzanan çok geniş bir yelpazede sıradan insanların sıradışı öykülerine hepimizi ortak ediyor. Öykülerinde yüzleri git gide silikleşen insanların çok net fotoğraflarını çekiyor. 

LLOSA’NIN SALÂSI OKUNDU MU?

  Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa 13 Nisan 2025’te öldüğünde X hesabımdan “Perulu yazar Mario Vargas Llosa dün hayata ve edebiyata veda etmiş. Ben onu müthiş romanı " Hınzır Kız" ile anmaya ve sevmeye devam edeceğim,” şeklinde bir mesaj yazmıştım (https://x.com/ahmetkaradag_06/status/1911676205905952819). Mesajımdan kısa bir süre sonra genç şair dostum Vasfettin Yağız arayarak mesajdaki düşüncelerime katılmadığını söyledi. “Yazarlar ve şairler ölseler bile edebiyata veda etmezler, eserleri okundukça yaşamaya devam ederler, bu nedenle Llosa ölmedi,” dedi. Haklı olduğunu söyledim ama bu konuyla ilgili biraz daha farklı düşünmekte olduğumu da ilave ettim. Aslında tam da yazarın doğduğu topraklara ait ve tüm Güney Amerika coğrafyasında yaygın olan bir kültür bizim sevgili Vasfettin’le konuştuğumuz konuyla ilgili. O geniş coğrafyada kutlanılan Dia de Muertos (Ölüler Günü) insanın öldükten sonra asıl ne zaman öleceği konusuyla doğrudan ilişkili. Bu eski Aztek inanışına göre g...

RONALDO MU MESSİ Mİ?

  Yukarıdaki başlık okuru sıkıcı bir edebiyat yazısına çekmek için oltanın ucuna takılan yem başlıklardan biri değil, sizi temin ederim. Konu tam da Ronaldo ve Messi ile ilgili. Ama biraz sabredin, bu konuya birazdan geleceğim. Ondan önce biraz edebiyat konuşalım.  Birçok okurda hayran olduğu yazarı yakından tanıma büyük bir hayal kırıklığına yol açar. Yazarın eserlerindeki yücelik ve aşkınlıkla yaşamındaki basitliğin, hatta biraz daha abartalım müptezelliğin uyumsuzluğu okurda “keşke yazarı hiç tanımasaydım” pişmanlığı oluşturur. Vadideki Zambak gibi dünyanın en iyi aşk romanlarından birinin yazarı olan Balzac’ın huysuz, karısına kötü davranan, künt biri olduğu öğrenmek üzer okuru. Denizin maviliğini, balıkların özgürlüğünü, Bodrum’un gökyüzünü belki de ondan daha iyi kimse yazmamış olan Halikarnas Balıkçısı’nın aile içi bir kavgada babasını silahla öldürmüş olduğunu öğrenen kimi okur, yazardan soğur, hatta edebiyattan bile. Edebiyatı biraz eşeleyince katillere, hırsızlara, k...

Gerçek Karanlığa Hoş Geldin İlhan Sami Çomak

  Lafı fazla uzatmadan söyleyeyim, İlhan Sami Çomak’ı otuz küsur yıllık esaretinin bitmesinin üzerinden daha iki buçuk ay bile geçmeden çıktığına çıkacağına pişman etmeyi başardık. Aramıza hoş geldin İlhan Sami Çomak. Biz severken de de nefret ederken de en uçlarda duranlarız. Sevdiğimizi öyle bir sıkı kucaklarız ki nefes bile alamaz, kemiklerini kırarız, nefret ettiğimizi de taşlayarak öldürürüz. Sevdiğimizi sadece biz severiz, biz döveriz. Bizden başka kimseye dövdürtmeyiz. Biz Karanlıktan Beslenenler Derneğiyiz. Sevgili İlhan Sami Çomak, itiraf et bu kadarını sen de beklemiyordun. Hayatın o kadar acemisi olarak çıkmıştın ki zindandan, dışarıyı da içerisi gibi zannettin. Halbuki içeride hata bile yapsalar dostların hatırı her şeyin üstündeydi. Hayat içeride o kadar zordu ki, böyle bir hayata ancak şiirle ve dostlara sırtını yaslamakla katlanılabilirdi. Herkesin hata payı vardı içeride, ihanetten başka affedilmeyecek hiçbir kusur olamazdı, olmamıştı da. Mektubu gelmeyen arkadaşlar...

Parşömen Fanzin 2024 Edebiyat Soruşturması: Ahmet Karadağ

  2024 yılında yayımlanan kitaplardan beğendiklerinizi, beğenme nedenlerinizden kısaca bahsederek bizimle paylaşır mısınız? Bu sene yerli edebiyat açısından verimli bir yıldı. Eminim henüz okumadıklarım arasında birçok başka güzel kitap da vardır ama okuduklarım arasında beğendiklerim bir sıralama olmaksızın şöyle: Yanımda Kal (Eylem Ata): Siyasetin edebiyattan git gide uzaklaştığı bu günlerde “hayata dönüş” operasyonları gibi politik konuları edebiyatın büyüsü içinde anlatmadaki ustalığı nedeniyle. Çığlıkta Arşe (Gönül Demircioğlu): Yepyeni bir şiir dili oluşturma çabası nedeniyle. Meryem’in Çiçekleri (Abdullah Ataşçı): Osmanlı’nın yıkılışı döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birlikte yaşayan Kürt-Ermeni-Türk köylerinin birbirleriyle ve devletle olan çatışmalarını anlatmadaki başarısı nedeniyle. Billur Örüntüler (Rıdvan Hatun): Öyküde yeni bir dil geliştirme çabası nedeniyle. Yazınsal Tutkunun Peşinde (Şirvan Erciyes): Bir taraftan roman eleştirileri yaparken bir taraftan da ni...

Tutsaklığın Üç Hali Üzerine (Ömer Kaya)

  Tutsaklığın Üç Hali Ahmet Karadağ’ın ilk öykü kitabı. Ağustos 2022’de okurla buluşan kitap, Klaros Yayınları etiketini taşıyor. Kitabı inceleme yöntemimi, öykülerin okunma anlarına ait yorumlarımla belirledim. Okurun hevesini kaçırmamak için içeriğe dair detaylar vermemeye çalıştım. Mümkünse terim kullanmamaya özen gösterdim. Öyküleri tek tek inceleyip bir sonuç kısmı yazmaya çalıştım.    VAY   Dr. Ahmet K.’nın Tuhaf Hikâyesi: Yazma dürtüsüne boyun eğmeyi, bir şeyler yazmayı başarınca da ondan keyif almayı hemen hemen her yazar deneyimlemiştir. Pek çok yazarın ilk metnini bu mevzu oluştursa da onu paylaşma noktasında bir adım geri durmak daha makul bulunmuştur. Beri yandan, özellikle ilk ürünlerin direkt olarak yaşamımızdan beslenmesi de şaşılacak bir iş değildir. İlk ürünlerin bu yönü zaman zaman acımasız eleştirilere maruz kalmıştır fakat ilk ürünler, samimiyetin en saf halini taşımayı da başarmıştır. Söz konusu hendek atlandıktan sonra sanki kendimizden tam...

Her şeye rağmen edebiyat mı?

  Geçen haftalarda yazdığım bir tweet nedeniyle eski bir tartışmayı fitillemiş oldum. Epeyce bir tepki de aldım. O tweet’i yazarken sosyal medyanın doğasının ve özellikle de Twitter ortamının bu tür şeylere bağışık olmayı gerektirdiğinin farkındaydım. Zaten sosyal medyada linç edilmeye epeyce alışığım. Ama yine de kendimi orada yazdığım şeyleri söylemek zorunda hissettim. Bir kez daha söyleyeceğim. 2 Ekim 2024 tarihinde Twitter’da, “Şuna inanıyorum ki edebiyat dünyasında bazı şeyler sadece sözde. En solcu benim diyen edebiyatçılar bile GYY ‘Ben faşistim ulan var mı diyeceğiniz,’ diyen bir yayınevinden çıkan öykü kitaplarını öve öve, tanıta tanıta bitiremiyorlar…” diye yazmıştım. Bu tutarsızlığa kızmıştım. Ardından Parşömen’de Emirhan Mutlu “Nerede o eski tartışmalar” başlıklı yazısında bu konuya değindi. “Karadağ bu yazıda solcu olduğunu iddia eden yazarların genel yayın yönetmeninin faşist olmakla övündüğü bir yayınevinden çıkan kitabı tanıtıp övmelerini tutarsız bulduğunu söylüyo...

Yavuz Ekinci’yi Biliyoruz da Sahi O Bakanın Adı Neydi? (SÜR/GÜNLÜK)

  Yavuz Ekinci on yıl önce yazdığı “Rüyası Bölünenler” romanı nedeniyle yarın (18 Eylül 2024) hâkim karşısına çıkıyor. Yazarın 2014’te yazdığı ve Doğan Kitap’tan basılan kitabıyla ilgili 6 Şubat 2023 depremlerinden bir gün sonra, 7 Şubat’ta CİMER’e yapılan şikâyetin ardından soruşturma başlatılmış, İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi, 14 Mart 2023’te kitapla ilgili toplatma kararı vermişti. Yavuz Ekinci, “Bir yerde adaletsizlik varsa orada yaşayan herkes bir şekilde bu adaletsizlikten nasibini alır. Adaletsizlikten dolayı bugün ülkede yaşayan köpek de ağaç da dere de orman da kadın da çocuk da genç de işçi de etkilenip zarar görüyor. Ben de bu adaletsizlikten bir yazar olarak nasibimi alıyorum. Bunca adaletsizlik varken bir yazar olarak etkilenmemem, zarar görmemem mümkün değil. Bana açılan davaları bu ülkedeki adaletsizliğe bağlıyorum. Şu an düşüncelerinden dolayı yüzlerce insan zaten cezaevinde. Yıllardır hapis yatanlar var. Sürgün yaşayanlar var. Otuz yıldır haksız şekilde cezaevind...

Dirlik Düzenlik Apartmanı Üzerine (İnceleme - İnan Sabırcan)

  Kitap okurken kendim için bir yöntem geliştirdim. Yazarların hayat öykülerine, özgeçmişlerine bakmamaya çalışırım. Yazar zaten yeterince dertlidir ki klavyenin, ekranın başına geçmiş içini dökmektedir. Ahmet Karadağ’ın 2024 yılında basılı olarak Mahal Edebiyat tarafından yayımlanan Dirlik Düzenlik Apartmanı kitabına ulaştığımda, kitabın adını bir daha okuyup tebessüm ettiğimi hatırlamaktayım. Kitabı elime alır almaz özgeçmişi hemen es geçtim, beni ilgilendiren yazarın kim olduğu değil, merakım yazılanadır. Kitaba ulaşmamı sağlayan arkadaşıma da aynısını söyledim, bana yazarın kim olduğunu anlatmayın. Yaşamak, çalışmak, bu dünyada bir işe yaramak. Türkçe’nin en güzel yanı sözcüğe -mek, -mak eki getir, anlamda bozulma çok yoksa o sözcük 12 Eylülcülerin deyimiyle fiildir, bizim gibi Öz-Türkçe sevdalıları için ise eylem demektir. Ahmet Karadağ’ın Dirlik Düzenlik Apartmanı kitabındaki yazıtlardaki yöntemin eylemek üzerine olduğu görülmektedir. Yazarın yarattığı kişilikler, günün tekno...